18 Haziran 2011 Cumartesi

Melek.
Ama benim meleğim.

Gitme diyeceğim bir gün ona. Diyebilirsem tabii.
Karalıyorum sürekli. Kağıda bir şeyler karalıyorum, bazen geçmişi karalıyorum, bazen sevdiğim kadını karalıyorum. Duramıyorum. Durdurulamıyorum. Uyuşuyorum sürekli. Sürekli ellerimi bağlıyorlar, sürekli gözlerimi oyuyorlar, sürekli rüyalarımı çalıyorlar ve ben sürekli unutuyorum. Sürükleniyorum meleğim.. Senden uzağa, başka vücutlara, başka dalgalarda başka tokatlara sürükleniyorum.

Yapamıyorum, lütfen tut ellerimi.

Tutmuyor. Ellerimi tutmanı o kadar çok istiyorum ki. Hep çizik çizik, hep parça parça kalıyorlar.

N'olur tut ellerimi meleğim..


o2.o5.2oo8, Antalya.

25 Mayıs 2011 Çarşamba

Konuşmalardaki asansör hissini hatırlıyorum demişti.
Ve hemen ardından da çarpık dişleriyle gülümsemişti.

Ne garip bulutlar vardı havada.. Yeşil olanlara aşinaydım lâkin eflatun olanlar ürkütüyordu beni, hiç dokunamadığım sevgilim gibiydiler. Ölüm kokuyorlardı. Biraz daha LSD istiyordu bedenim, zihnimin biraz daha bulanmaya ve karıştırılıp eskiltilmeye ihtiyacı vardı. Mantarlar üzerinde koşuyorduk. Peki ya içimdeki bu yabancı şey neydi ? Bir et parçasıydı belki. Kalbimin uzantısı olma ihtimali daha muhtemel geliyordu bana hep. En yakınımdaki yeşil gözlere bakıyorum ve kararıyor bütün kutular.

"Elimi tut, OROSPU !"

Ama tutmuyordu.

A quoi bon ?

Hiçbiri bilmiyordu ki azıcık fransızca bildiğimi. Benim hakkımda bilmedikleri ne çok şey vardı. 6 yaşında atlattığım kaydırak meselesi hayatımı kaydırmıştı mesela. Arkadaki dişlerimden biri nasıl kırılmıştı ? Sol elimin baş parmağının neden ara sıra uyuştuğunu kim biliyordu ? Ya da her gece zar zor gördüğüm rüyalardaki sabit nesneyi ?

"Dur yalvarırım."

La Clameur Du Silence.

Dark Sanctuary ne güzel söylüyordu ninnimi..

14 Kasım 2010 Pazar

Maeg.

Thor laeth ohr, lisreth.